Boşanmanın üzerinden yarın itibariyle tam 1 hafta geçmiş oluyor, zaman ne hızlı ne yavaş, tam da olması gerektiği gibi akıyor. Ben zamanın içindeyim, zamana dahilim, onunla birlikte akıyorum. Hızlı mıyım, yavaş mıyım bilmiyorum, zaten sanırım artık bir önemi de yok; ilerlemenin ne demek olduğunu sindire sindire anladığında, yol almanın zaten yettiğini, varılacak yere yavaş da olsa hızlı da olsa zamanında, senin için doğru zamanda gideceğini biliyorsun; o yüzden kabullendim ve teslimim. İlk haftamın her günü, bir öncekinden daha kolay geçti; bazen duygulandım bazen özledim; bazense çok gülüp mutlu anlarımın tadını çıkardım. Her şey her zaman istediğimiz gibi olmuyor, ama tüm süreçte fark ettiğim en temel gerçek, insan sevmesine rağmen kendini seçip bir ilişkiye son verebildi mi, devamında bir cesaret ve özgürlük hissinin onu sıcacık şekilde sarmaladığı oldu. Bazen kendimi mi gazlıyorum, bunların hepsi yola devam etmek için bir kandırmaca mı diye sorarken buluyorum; sonra da yine kendi
Doğalı 35 yıl olmuş neredeyse, 35 yıllık hikayeyi yeni baştan yazmaya çalışıyorum, baş kahramını biraz değiştirip; ezber bozuyorum.