Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

33.

birkaç gün önce instagram'da talk show'umsu bir programdan bir kesite denk geldim. Sunucu bana tanıdık değil ama belli ki bilindik biri; misafir koltuğunda kapalı stüdyoda güneş gözlükleri ile oturan, şişmanca nispeten aykırı durmaya çalıştığını düşündüğüm; yargı dağıtmıyor sayılmazsam bence yeni nesil bir rapçi ve stüdyonun kalan kısmında maskeleri ile oturan seyirciler.  Paylaşılan kesit, seyircilerden birinin heyecanına ortak oluyor, sanırım "en son neye heyecanlandınız?" diye soruluyor seyircilere. Çok tatlı bir kız, iddia oynarken - yasal bir siteden- son kalan parası 2 TL'nin 200 TL olmasından bahsediyor. Kendinden emin misafir yargı dağıtıp kızı yalancı çıkarmaya çalışıyor, en düşük iddianın 3 TL olduğunu, o yüzden kızın uydurduğunu söylüyor.  Ne kadar kolay değil mi birini rencide edebilmek, onu bozguna uğratarak kendini güçlü hissetmek, aklınca havalı olmak. Kız kendinden emin, iddiaya girelim alırım 200 TL'ni diyerek misafirin cebindeki nakitleri alı

32.

 Sakin bir cumartesi sabahına gözümü açtım 7'de. Spor yapıp, doğru beslenmeye başladığımdan beri 5-6 saatlik uykular yetiyor, ne zaman 8 saat uyusam gözlerim şiş, derbeder halde uyanıyorum.  İnsan vücudunun kendine yetebilme kapasitesi, adaptasyon hızı karşısında şapka çıkarmamak elde değil.  Kolumdaki akıllı saate süzüldü gözüm, uyku süresi 8 saat 7 dakika; gerçek uyku 7 saat 33 dakika. 2,5/5 süreklilik ile bir uyku performansı, sürekli rüyalar görüp görüp uyandım. Günlük hayatımdan anlar bütünü gibi gerçekti bugün rüyalarım; ne olduklarını hatırlamıyorum ama sanki yakın gelecekte yaşayacağım o anları.  Uykumuzda temel olarak iki faz varmış biri derin uyku diğeri de rüya uykusu. Derin uyku, toplam uykumuzun içerisinde %15'i geçmezmiş, ve eğer bu kısımda yeterli süre kalamazsak asla dinlenmiş hissetmezmişiz. Bu fazda kalmayı kolaylaştıran şey ise "magnezyum"muş. Dolayısı ile aslında yeterli uyku ile tanımlanan 7-8 saatler boşa çıkıyor bir yerde. Bilgi tek olmasına rağ

31.

 pazartesi sabahı eve döndüm, sabah spora gidip arabamı park ettim; derin bir nefes alıp hala özleyebildiğim evimin zilini çaldım. beni kapıda karşıladı, tatlı kedim de arkasında. Yüzünde uzunca süredir görmediğim bir gülümseme, heyecandan nereye koyacağına bir türlü karar veremediği upuzun kolları.  Sarılmak, bildiğin yuvada soluklanmak, ama her şeyin aslında geçici olduğunu bilmek. özlendiğini fark etmek, havada asılı hasret kokusu, yine o gülümseme. eskiden her şey güzel ve çok aşıkken, dünyadaki en büyük sevginin bizim olduğuna eminken gördüğüm o gülümseme. Sahi neredeydi o gülümseme bunca zamandır? Çıkmak için benim gitmemi mi beklemiş?  Kendini "an" a bırakamamak, binlerce soru üşüşen, tepemde uçan, 1-2 yanıt doğruluğu kesin olmayan.  Hissizlik de bir his mi? Ne pırpır içim, ne kızgın. Her şey öyle sıradan geliyor ki, bu durağanlık normal mi ya da neyi gösteriyor kestiremiyorum.  Büyük sarılmalar ile onu işe uğurladım, akşam dersim olduğu için dışarıdaydım gece geldim,

30.

 birinden severken vazgeçmek.  Yazılarımın başından beri sarsılan bir evlilik içerisinde olduğumdan, bunda üzülerek benim de parmağım olduğundan ve psikolog koltuğunda hatalarımın sorumluluğunu almaya çalıştığımdan bahsetmiştim.  Salı günü j. ile yaptığımız online görüşmede - covid riski sebebi ile ofise gitmemeyi tercih ettim - skype'ta kamerayı açtığım an ağlamaya başladım, ve neredeyse 1 saatlik görüşmenin sonuna kadar sık sık ağladım; uzunca bir süredir tecrübe etmediğim duygu boşalmasını yeniden yaşamak beni rahatlatsa da, artık bunu kendime daha fazla yapmamaya karar verdim.  Neyi mi?  Biri ile birlikte yaşayıp, kabaca görmezden gelinmeyi, duygularınız, hisleriniz yokmuşçasına sürekli terslenmeyi, yaptığınız her iyiliği aslında karşıdakinin iyilik değil de iticilik olarak algıladığını fark ettiğiniz o anlar bütününü.  ya da moral vermeye çalışıp, onun kötü bir dönemden geçtiğini düşünürken daha fazla destek olmaya çalışıp; kendi düşüşüne müsade etmeden bir de karşıdakini kald

29.

Bugünün konusu her şeyi bilip, yapabildiği halde "ağlak" ı oynayan insanlar. Bu konu karşıma psikolog koltuğunda da çıkıyor. Güçlü olmak'la ilgili derinden bir takıntım var,  bunu çocuk yaşlarda öğrendiğimi, bana bunun öğretildiğini düşünüyorum ancak henüz kaynağına tam olarak inebilmiş değiliz.  Beni bir insandan en çok soğutan şeylerden biri; merhametsizlik, dürüst olmama gibi temel ahlaki konuları ayrı tutmak kaydı ile "karşıdakini aptal yerine koyma" yani bir şeyi biliyorken "bilmiyormuş gibi yapma" ve nedense kim olduğumdan bağımsız herkese özgü bir duruş, yani tüm insanlardan - en azından benim çevremde - farklı zaman aralıklarında, konusuna göre çıkıyor.  Hani çok güzel yemek yaptığı halde, her defasında senin tarifini soran insanlar vardır, "ay ben yapamıyorum ki" ciler, ya da boş sohbetlerin birinde zıkkımın pekinde outlet, tekstilciyi bilir de, "ay bir gün beni de götür" cüler, ya da sınavlardan 80-90 almasına rağmen, sen