söz ve aksiyonun örtüşmediği yer. karanlık olan, tanıdık olan ama ne yapacağımı bir türlü bilip, öğrenemediğim o yer. ilişkimin, evliliğimin son birkaç yılını sözleriyle yanımda olmak istediğini söyleyip, aksiyonlarıyla tam tersini söyleyen bir manipülatifle geçirdim, bu teşhisi koymam için çokça kitap, makale okumam, terapi seanslarına gitmem gerekti. bir yerde okumuştum, "bize başkalarının hasta ettiği insanlar gelir" diyordu terapiler için. Ben de bu öğretiyi aldım, söz ve aksiyon uyuşmuyorsa, aksiyonu baz almayı öğrendim. o sözleriyle kalmak istiyorum deyip, aksiyonları desteklemedikçe ben yapamadım, o dengesizlik beni çökertti, kendimi tanıyamaz hale geldim, gözümün feri söndü, nasıl bir tutarsızlığın içinde olduğumu ancak dışına çıkınca anladım, "bazen sevsek de olmuyor" diye kendimi kandırmayı becerdim, bu kök öğreti yanlıştı, sevmek değildi bu, insan sevdiğini böyle derbeder ortada bırakmazdı; düzdü her şey, sevmiyordu. bunu değiştirdim, ancak şimdi tam
her şeyi yapmak isterken hiçbir şey yapmayan o kadın benim. terapistim bir keresinde söylemişti, "her şeyi yapmak isterken, her bir yerinden çekiştirilirken buluyorsan kendini, bir yöne hareket etmeyi bırak, hareketsiz kalırsın" bu söz o seanstan sonraki günlerimi etkiledi, hem her şeyi yapmak, hem de hiçbir şey yapmak istemiyordum. Bazen istiyorum ki benim yerime her şeyi biri yapsın, eksik kalmasın hiçbir şey, o benim yerime yapacak olan kimse o üstlensin sohbetleri, benim yerime gitsin işe, benim yerime sevsin kedimi, benim yerime erken kalksın, benim yerime spora gitsin ama güzellikleri ben topladığımla kalayım. Sanırım gerçek hayat dediğimiz şey öyle kıyaklar geçmiyor. Güzel olan yaşamak, her şeye birincil elden, gözden tanıklık etmek, deneyimlemek. tecrübelerimi biriktirmek, sadece güzel tecrübe biriktirmeyi seçmek mümkün değil elbet, atasözleri boşuna yazılmıyor "kurunun yanında elbet yaş da yanıyor" güzel şarkılar, güzel manzaralar, güzel anılar var; hay