Ana içeriğe atla

99.

instagram'da çok güzel bir söze denk geldim, sanırım birini twit'i, diyor ki:

"rahmetli babannem şöyle derdi, "birine en fazla iki kere git kızım, o sana bir kere bile gelmiyorsa, bir daha da gitme"" 

aslında bilgelikler, dersler, öğretiler her şey açık, aleni ve ortada ama biz nedense içselleştirmek için kendi tecrübelerimizle sentezlemeyi tercih ediyoruz. Başkasının hatasından çıkan dersi, alıp cebimize bir kerede koymuyoruz, koyma akılla gemi yürümüyor; kendimiz içten içe doğruyu yapmayı istiyoruz, içten içe "ben o hatayı yapmam, ben o tuzağa düşmem, ben başarırım" diyoruz belki de. 

Sanırım, kendimizden emin olmamamız gerekiyor, bırakın başkası hakkında keskin ve net konuşmalar yapmayı; kendimiz hakkında bile net olmamamız gerekiyor; çünkü hayat insana tükürdüğünü çok güzel yalatıyor. 

kendi değerimiz başkası üzerinden ölçümlenmiyor bunu öğrendim, hiç kimsenin objektif bir değer biçme kriteri yok, kaldı ki aslında başkasının değer biçmesine de gerek yok. kendimizi doğru şekilde tanımayı becerdiğimizde, kendimizi doğru konumlandırdığımızda zaten o kıymeti veren, değeri bilen insanlarla çevriliyoruz. 

son zamanlarda güzel insanlarla tanışıyorum, tanıdıklarımla hafiften derin bağlar kurmaya çalışıyorum, onları tanımayı deniyorum, dinliyorum ama kendimden bir şeyi bu ilişkilere vermek istemiyorum. içimde anlaşılma isteğimi körükleyen heves sekteye uğradı, en yakınlarım tarafından anlaşılmayıp, üzüldüğüm ve tek başıma geçirdiğim günlerden sonra insana ihtiyacım yokmuş gibi düşünüyorum ama doğru değil, insana rağmen insana ihtiyaç var; sadece temel olarak şunu öğrendim: "zorlukların üstesinden aslında tek başımıza geliriz" yanımızda insanlar olur, ama o yastığa başımızı tek koyarız, o rüyalardan, kabuslardan tek uyanırız, mücadele her zaman tek kişiliktir. 

Yine de birinin bizim için bizim hayatımızı yoluna koyup, düzeltmesini beklemeden destek almaya devam  edebiliriz; beklentisiz destek. 

Bazen merak ediyorum, bir gün gelecek, birini seveceğim, kalbimi açacak, onun açık kalbinde gezintiye çıkacağım; o kim olacak, ben tüm bu ilerleyişimle, kendimi bulup keşfedilişimle kime hazırlanıyorum? Ve acaba o, nasıl bir yoldan geçip bana geliyor? 

Hayat öyle güzel ki, merak, umut hepsi bir arada. Sanatçının yolunda dediği gibi "benim iyiliğim için ilahi bir plan vardır." Akışa güveniyorum; benim olan beni bulacak biliyorum. 

Sevgiler

S.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

102

 söz ve aksiyonun örtüşmediği yer. karanlık olan, tanıdık olan ama ne yapacağımı bir türlü bilip, öğrenemediğim o yer.  ilişkimin, evliliğimin son birkaç yılını sözleriyle yanımda olmak istediğini söyleyip, aksiyonlarıyla tam tersini söyleyen bir manipülatifle geçirdim, bu teşhisi koymam için çokça kitap, makale okumam, terapi seanslarına gitmem gerekti. bir yerde okumuştum, "bize başkalarının hasta ettiği insanlar gelir" diyordu terapiler için. Ben de bu öğretiyi aldım, söz ve aksiyon uyuşmuyorsa, aksiyonu baz almayı öğrendim. o sözleriyle kalmak istiyorum deyip, aksiyonları desteklemedikçe ben  yapamadım, o dengesizlik beni çökertti, kendimi tanıyamaz hale geldim, gözümün feri söndü, nasıl bir tutarsızlığın içinde olduğumu ancak dışına çıkınca anladım, "bazen sevsek de olmuyor" diye kendimi kandırmayı becerdim, bu kök öğreti yanlıştı, sevmek değildi bu, insan sevdiğini böyle derbeder ortada bırakmazdı; düzdü her şey, sevmiyordu.  bunu değiştirdim, ancak şimdi tam

16.

Başkalarının kendi tecrübelerinden edindikleri dersleri bize de aktarmalarını isteyip, kendimize uyarlamak mümkün mü diye düşünüyorum; özellikle de bize benzer kişilerin.  Sevdiğim bir aile büyüğüm, kendisine de sıklıkla benzediğimi düşündüğüm, bakış açılarımızın yaşadıklarımızdan bağımsız benzer olduğu H. ile uzunca sohbet ettik. Tüm psikolog maceramı, son dönemde içinden geçtiğim dönemin en yakın tanıklarından biri.  Bugün bir konuşmamızda "seni dinlerken bazen kendim konuşuyorum" gibi geliyor dedi, ben de cesaretimi toplayıp "o zaman sen söyle tecrübelerini, tecrübelerinden çıkardığın dersleri; madem bakış açılarımız aynı, ne yapıp yapmamam gerekiyor söyle de daha fazla hata yapmayayım" dedim; gülümseyerek dedi ki "ben senden ders alıyorum, sana baktıkça şimdi şimdi kavradığım şeylerin senin çoktan farkında olduğunu görüyorum" dedi.  İnsan, sanırım hata yapmadan, annesi babası gözünden ne kadar sakınsa da o tuzaklara düşmeden; kendi tecrübesi ile yürüme

60.

 sarmal hep aynı, içinde ben bir sona gidiyorum bir başa geliyorum; aslında hareket ediyorum ama sanki hiç yol almıyorum. Yeni yeni anlıyorum ki ben döne döne ilerliyorum aslında, başa döndüğümü sandıklarımın hepsi kısalan yolumun bir parçası, dönen merdivenleri inmek gibi sanki hep aynı noktadasın ama aslında hep daha derine, daha derine. bir bakıyorsun, çoktan gelmişsin.  İzliyorum, görüyorum, ne kadar farkındayım desem de hala bazı duygulardan, bazı yüzleşmelerden kaçıyorum. Kendimi bırakmıyor, üzülme fırsatını kendime hiç vermiyorum. Korktuğum, bu kadar sert kapattığım kapıların ardında ne var bilmiyorum ama her terapi seansı, J. ile her konuşma biraz daha acıtıyor. "Öz'e yaklaştıkça, hassas yerlere geldikçe acır" demişti bir keresinde, sanırım bu aralar ben sevmediğim sularda yüzüyorum.  Terapi gündemi haftalık olarak değişse de, kendi içerisinde bir kurgusu ve ilerleyişi var; bazı tespitler haftalar sonra karşıma yeniden çıkıyor; dün de onlardan biriydi. "GÜÇLÜ